Yüce yaratıcı kitabında her şeyin ölçüsünü
belirlediği gibi, Resulünün de ne yapıp edeceğini, görev alanı yetki ve sınırlarını
belirlemiştir. Allah resulünü aşırı yüceltmeden, ya da sıradanlaştırmadan Allah’ın dediği
ölçülerde kabullenmek dini bir hüküm ve zorunluluktur. Bu konu Müslümanlar arasında tartışmalı hale
gelmiş, ilgili ayetlere anlam kayması yaptırılarak bir kısım Müslümanlar Allah
resulünün görevi sadece tebliğ etmektir öğüt vermektir mealindeki ayetleri,
diğer taraftan Resule uyan Allah’a da uyar anlamlarını içeren ayetleri bir
birlerine karşı adeta silah gibi kullanır olmuşlardır. Oysa, anladığım kadarı
ile tartışmanın kökünde söz konusu anlam içeren ayetlerin öncesi ve sonrasına
bakılmadan sure ve Kuran bütünlüğünden
ayrıştırılarak parçacı yaklaşılarak anlamlandırıldığından yanlış sonuçlar çıkarılması neticesi sanki
tezat varmış algısı uyandırıldığı görülmektedir.! Zira Allah’ta tezat olmaz.
Tezatlık bizim bilgimiz dahilindeki yorumlarımızdadır. Şöyle ki;
(Gâşiye: 21 “Öğüt ver, hatırlat! Çünkü sen ancak
öğüt vericisin”. Derken 22 de ise “Onların üzerinde zorlayıcı değilsin” .” Bir başka ayet (Neml: 92) de “O halde kim
hidayete ererse, ancak kendisi için ermiş olur. Kim de saparsa, de ki: ‘Ben
sadece uyarıcılardanım”
Bu konumda gelen ayet silsilesinde, Allah’a ve muhataplara ait olan sınırlara
girmemesi için Resule uyarılardır!. Mesela sen sadece tebliğ et onlar üzerinde
baskıcı değilsin derken, ondan ziyadesine karışma, kişinin iradesine bırak!.
Tebliğ ettiğin insanlar kabullenmezlerse ne üzül nede onlara baskı uygula.
Dendiği gayet açıktır. Bu tür ayetler tebliğin ötesinde başka bir görevin yok anlamına
asla gelmemektedir. Zira Kuran’ın başka ayetlerde de, O, alemlere rahmettir, şahittir, uyarıcıdır,
müjdeleyicidir, Allah'a çağırıcıdır,
ışıktır, güzel örnektir, vahyi açıklayan ve uygulayandır, söz ve davranışları Allah Teala
tarafından denetlenen ve yanıldığı takdirde uyarılan ve yanlışı düzeltilendir,
Allah'ın ve meleklerin yardımına mazhar
olan, müminlere de, O'na yardım etmekle emrolunduğu kişidir.. denmektedir.
Kuran’da anlatılan resulle ilgili, amacından
saptırılan bir başka ayette "Resule
itaat eden şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur" ayeti ve benzerleridir ki, bunlar
yorumlanırken; Kuran bağlamından koparılıp farklı mecralara çekilerek üzerinden yüzlerce farklı görüş üretilen ayet
silsilesindendirler! . Allah resulünü ikinci bir rab konumuna yüceltenimi, kainatın onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığı
hikayesini mi!..? Allah’la sohbetinde Allah’ın buz gibi olan elini sırtında
hissetmesi mi?..!!!!
Ayette ki itaat ölçüsünü aslında Kuran kendi içinde
belirlemiştir. Resul neye itaat etti?- Allah’a.. Resul Allahtan gayri dine
hüküm ilave edebilir mi? Hayır.. Dolayısı ile Resule itaat eden kime itaat
etmiş olur? Elbette Allah’a .. Pekiyi
Resul itaatini ne ile gösterdi? Allahtan aldığı vahyi aynen muhataplarına
tebliğ etmesi ve onu uygulaması ile. Tebliğ uygulamadan bağımsız olabilir mi?
Olamaz çünkü uygulaması olmayan bir
şeyin aleni tebliğinden pek bir şey anlaşılmaz. Uygulaması olmayan bir tebliğ
olsa idi, müminler arasında birlik beraberlik olmazdı! Uygulamada tebliğin içindedir. Neticede Allah resulü kendisine gelen emri
tebliğ etti nasıl yapılacağının anlatarak uyguladı ve tavsiyede bulunda. Bundan
öte onlar üzerinde baskı uygulamamak üzere de uyarıldı.
Necm 3 te “O, hevadan (Nefsine göre, Yani, kendi
istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz” ayetin gelince bu mekki bir
ayettir. Mekkeliler Resule gelen her ayetten şüphe duyuyor, onu yalan, sihirbazlık
ve cinlerden yardım almakla itham ediyorlardı.
Yüce Rab’ın bu ithamlara karşı, Resulün vahiy dediği hiçbir sözün kendi
uydurması olmadığını yönelik cevabıdır. Bu
bağlamdaki ayetler sadece vahiyle ilgilidir.
Sonuçta, örnekliğe sahip çıkamamış, örnekliği
taklitçiliğe çevirmiş bir ümmetin bugünkü
halinin nedeni aşırı yüceltme ve indirgemecilik değil mi?..! Yukardaki tercüme
ayetlerde de görüldüğü gibi Resulün görevi sadece söz ile tebliğ değil, uyarılarak,
uygulayarak öğreterek tebliğ etmektir. Bizim görevimizi de Kuran ölçüsünde ona
uymaktır. Resulün
Kuran dışı günlük sosyal hayattaki davranışları, kendine özgü alışkanlıkları, adetleri,
kültürü, sevdikleri yada sevmedikleri bunları ifade etmek içinde sözleri
vardır. Bunlar tamamen kişiseldir! Zira O
her şeyi ile programlanmış
iradesi elinden alınmış robot değil, insandır.. Her bir şeyini taklit etmek de din değildir. Allah resulünün bütün bu yönlerini
görmezlikten gelip, O kuranı tebliğ etti, vazifesi bitti bizimle bağı koptu, ya da onun her sözüne her hareketine her
alışkanlığına maksadı anlamadan Allah’a
itaat eder gibi et yada taklit et mantığı
zannımca Kuran’a aykırılıdır. Bu konuda tek ölçü Kuran’dır. Resulü Kuran’dan bağımsız bir yerle oturtmak kendini Müslüman yada Kuran Müslümanıyım diyenlere asla
yakışmamaktadır. Bir birinden farklı bu iki görüş mutlaka bir orta yolu bulmak
zorundadır. Kimsenin Kuran ve uygulaması dışında dinde ıskonto ve artırıma
gitme yetkisi yoktur.
Hüseyin KOÇ