ALLAH'IN DİNİNEMİ İNAMACAĞIZ YOKSA SÜNNİ VEYA ŞİA GELENEĞİNİN DİNİNE Mİ!!.. Akledin ve inceleyin göreceksiniz ki, geleneğin dini Allah'ın dininden kopmuş durumdadır.
5 Aralık 2011 Pazartesi
Mezhepler’in meydana çıkışı
D
Mezhepler islamın kendisi değil bir yorumudur. Ancak, islamın ötesinde bir şey de değildir. İçinde hem islam hem gelenek, hem o toplumun ihtiyaçları na yönelik o günkü bilgiyi kullanma düzeyi vardır.
İbadete yönelik emir ve telkinlerin nasıl anlaşılması ve uygulanması gerektiği konusu Peygamberi örnekliğin gelecek nesiller taşınması görevlerini de icra etmektedir. Bu oluşmlar, her gün binlerce hatta on binlerce insanın islama girdiğini, Müslüman olanlara aynı hızda islamı öğretinin sağlanamadığını bir ortamda onlara en kolay bicimde islamı yaşamanın yol ve yöntemlerini öğreti vazifesi gördüğü unutulmamalıdır.
Bir üniversite konumunda olan o günkü İslam âlimleri, toplumda oluşan soruları cevap teşkil edecek görüşleri, istişare, mübareşe ve şura yöntemleri ile bulmaya çalışmışlardır.
Hz Peygambere dayanan İslami fiilleri toparlayarak başlanırken, sonradan oluşan sorunlara yine kuran ve sünnet ışığında yaptıkları içtihatların bütününü dahil etmişlerdir. Onların talebeleri de, bu sürecin devamında çıkan sorunlara, aynı yöntemle cevap oluşturmuşlardır. Bu birikimlere mezhep denmiştir. Bunların geneli fıkıh konularıdır. Bunların dışında aynı süreçte itikadı sapmaların yaşandığı da görünmektedir. Bu sapmaların boyutlarını es geçmeyen İslam alimleri, bir müslümanın neye nasıl inanması gerektiği, hangi hallerin insanı küfre götürdüğünü yine hadis ve Kuran ışığında toparlamaya çalışmışlardır. Tabi yorumların girdiği alanlarda âlimlerin bir birinden farklı görüşleri olmuştur. Bugün Müslümanlar arasındaki tefrikanın sebeplerinden birisi de bu yorum farklılığından gelmektedir. Çünkü her yorum kaynağını her ne kadar Kurandan aldığını ifade etse de, Kuran dışı bir takım şeylerden etkilendiği bir hakikattir. Yine bu dönemde bazı grupların benimsediği görüşlere ayetlerden delil bulma çalışmalarına gidilmiştir. Hatta öyle bir durum hâsıl olmuştur ki, her görüş ün ispatını sağlamak için ayetlerden delil bulmaya çalışılmıştır. O dönemlerin yetişkin alimleri, bu yöntemin yanlış olduğunu, bir görüşe delil bulmanın yönteminin Kuran’ın bütünlüğüne dikkat edilerek yapılacağını, İtilaflı konuların yorumlarında da çok aşırılığa gidildiği, Kuran’ın o konudaki ifadesinden uzaklaşılıp başka anlamlar yüklendiğini söylemişlerdir. . Ancak, bunu duymak istemeyen farklı anlayıştaki gruplar bu konularla ilgili Kuran’ın bütününe ve Arapça ifadelerinin karşılığına itibar etmemişler, Kuran’ın herkes tarafından anlaşılamayacağı tezi üzerinden konuyu farklı mecralara çekmişlerdir. Konuyla ilgili Kuran’ın apaçık söylemlerine bile kulak asmamışlardır. Ayette; “Ey Kitap Ehli, Kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi. 5/15
- İste böylece biz o Kur'an'ı açık seçik âyetler halinde indirdik. Gerçek su ki Allah dilediği kimseyi dogru yola sevk eder. 22/16
denilerek Kuran’ın apaçık Mubin bir kitap olduğunun belirtilmesine rağmen, Kuran’ın bu ifadesine itibar etmeyip, “Cabir Ebu Cafer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)’ın söyle dedigini rivâyet etmistir: Vasilerden baska hiç kimse, Kur’â’ın tüm zâhiri ve bâtını anlamını bildigini, bütün Kur’an ilimlerine sahip oldugunu iddia edemez.(1) bunu hadis diye söyleyebilmişlerdir. Bu da yetmemiş “Kuran bir fitnedir. Bunu biz anlayamayız. Bunu ancak yaşayan Kuran Ali anlar “ söylemi ile kendi yorum ve düşüncelerini Hz Ali nin adı ile güçlendirmeye çalışmışlardır..
Ne zaman kim tarafından söylendiği bilinmeyen ancak, masum imamlara! söylettirilen bu tür ziyadeler, değil peygamber sözleri, neredeyse İslamın değişmeyen Kitabını anlamada bile tefrikayı dinin ortasına yerleştirmiştir. Dolayısıyla Mezhepçilik dinin yorumu değil kendisi haline getirilmiştir.
O günlerde ehli beyt mensupları ile, ehli sünnet alimleri arasında islamın aslına tahakkuk etmeyen, mevzi konular dışında, hemen hemen hiçbir konuda farklı itikadi anlayışlar mevcut değildi. Hatta onlar Emevi ve Abbasi zulmüne karşı ortak tavır içindeydiler. İmamı Azmam, İmam Ahmet bin Hanbel, İmamı şafi, İmam Maliki ehlibeyti çok sevmeleri ve onları desteklemeleri yüzünden çok sıkıntı çekmişler yönetim tarafından cezalandırılmışlardır.
Yoksa hiç bir imam mezhep kurmak için yola cıkmış değildir. Mezhep eski dinlerdeki bölünmeyi ifade eden bir terimdir. Onlardaki bu farklılık kendi aralarında yıllarca kanlı savaşların sebebi olmuştur. Hırıstiyan alemi örnekliği ortadadır. Mezhep teriminin islam toplumu içine sokulması da malesef ki aynı sonucu getirmiş, şii, sünni, mutezile gibi onlarca farklılık asırlarca din yerine konulmuş kavgaların bölünmenin kan dökmenin sebebi olmuştur. Halen buğün müslümanlar bir birlerini Allah Allah diye Allah adına öldürmekte yaptıklarını cihat sayabilmekteler. İşte mezhepcilik işte Kuran dan uzaklaşma, işte Kuran ı anlaşılmaz saymanın sonucları!
[1]Usul-u Kâfi sh 318 H.604.