17 Ocak 2019 Perşembe

SAHİ BU MUAVİYE KİMDİR!::?


MUAVİYE KİMDİR!..? SORUSUNUN NETİCEDEKİ CEVABI;

Muaviye, İslam toplumunun birlik ve beraberlik içinde olmaya en muhtaç olduğu zaman diliminde; hiçbir çağrıya kulak asmayan, bir sürü savaş sonucunda sahabelerin de içinde  olduğu yetmiş binden fazla kişinin ölümü, Allah resulünün otuz yılda  kurduğu düzenin, tevhit anlayışısın,  yıkılması, insanın şahsiyetin değersizleştirilmesi, yalan ve iftiranın normalleştirilmesi, ümmetin bir birine düşman edip büyük kopuşun olmasına zemin hazırlaması, ahlaksızlığın, her türlü gayri meşruluğun meşrulaştırılması, siyasete; entrika hile, tuzak ve oyunların kazandırılması, ehliyetin yok edilerek saltanatın yani babadan oğula geçişlerin sağlanması, bu uğurda Allah resulünün hem evladı hem de damadı olan   Hz. Ali  ve çocuklarının şahsiyetlerine camilerde sokaklarda  küfür edilerek katledilmesine zemin hazırlanmasına kadar bütün bu zor işleri başararak Sultan olmuş bir zattır! Muaviye!

MUAVİYENİN ENTRİKA TUZAK VE HİLELERİ

Bir gün Kufe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:

- Ver o dişi deveyi bana! demiş. Kufe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse ikna edememiş, tartışma büyümüş.

Konu Muaviye'ye yansımış. Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Kufe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan Şamlıyı dinledikten sonra, kararını açıklamış:

- Bu dişi deve Şamlınındır!

 Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:

- Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?

 Cemaat hep birlikte bağırmış:

- Şamlınındır!

 Kufeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:

- Ey Kufeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Kufe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"

Muaviyenin entrikaları bununla bitecek gibi değil! Örnek verilmesi gerekirse;

 Hz Ali nin kardeşi devlet hazinesinden para ister. Ali kendisinin ne kadar parası varsa vermeyi ancak hazineden veremeyeceğini kardeşine bildirir. Akil kardeşine kızarak ağbeyinden uzaklaşır!. Onun zaafından faydalan Muaviye durumu fırsata çevirerek onu yanına çeker. Kardeşi kardeşe düşman eder!

Hz Ali yi zayıflatmak için onun en başarılı iyi siyaset bilen valilerden Kays b. Sa’d’ile  arasını çeşitli tuzaklarla açarak onun görevden Ali tarafından alınmasını sağlar!

Sıffin savaşında tam yenilme aşamasında iken, Ali’ye karşı savaşan Suriyeli askerlerin, mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını taktırarak, ileri sürmesi sonucu, Ali taraftarlarının "biz Kuran’a karşı savaşmayız" diyerek son anda  savaşı durdurması! Sayesinde yenilgiden kurtulup, daha sonra kendisine halifelik yolunun açılmasını sağlar!

Tartışmalı hale getirdiği halifeliğin yeniden seçimi konusunda Hakem oyununu tezgahlar!

Hz. Ali’nin  güçlü valilerinden biri olan  Faris valisi Ziyad b. Ebîh’ kardeş ilan ederek “Ziyad b. Ebî Süfyan” olarak ilan edip tarafına çeker!

Kendisine karşı savaşmaya hazır olan  Hz Hasan’ı komuta kademesinin bir kısmını satın alarak gücünü zayıflatması, Halifeliği ele geçirmeden önce Hz Hasan ile anlaştığı konuların hiç birine mutabık kalmaması!  Mesela, Adaletten şaşmama, Ali ve çocuklarına (ehlibeyte) camilerde küfür ettirmeme, ile kendisinin yerine yakınlarından birini yani oğlu yezit’i halife atamama konusunda verdiği sözde durmaz!

MUAVİYE, KENDİNE MUHALİF OLARAK GÖRDÜĞÜ KİMSELERİ NASIL ALT ETTİ!

Muaviye; Muhalif gördüğü kişilerle  uzlaşma yoluna gitmeden onları  alt etmek için  her yola baş vurmuş bir kişiliktir.  Herkesin zayıf bir tarafı var ilkesi ile, onlara; Para, mal, makam-mevki gibi türlü vaatleri kullanarak muhalifleriyle diyalog kurmayı veya onları ikna etmeyi öncelikle deneyen, sonra da bunların işe yaramadığı yerde gözdağı, tehdit, sindirme, maaşlarını kesme gibi psikolojik, politik ve ekonomik baskı yöntemlerini devreye sokmuş, bunların da yetersiz kaldığı durumlarda muhalifleriyle savaşmış veya onları  çeşitli tuzaklarla öldürtmüştür!. Bunlara yönelik örneklemeler verirsek;

Kendisi acısından tehlikeli gördüğü Hz Ali nin Mısır valisi Eşter’i  bazı maddî vaatler karşılığında bir gayri müslime,   zehirli bal şerbetini içirtmek suretiyle öldürtmüştür (Taberî, Tarih, V, 96;)

İktidarı boyunca  ümmet içinde fitne üretmeyi sürdüren muaviye, Şiî ve Haricî taraflar arasındaki soğukluğu, bilhassa Şiîler’in Haricîler’e karşı beslediği intikam duygusunu kendi menfaatleri doğrultusunda kullanarak, ordusunu yıpratmaya gerek kalmadan bu iki baş muhalif grubu birbirine kırdırttı.(Taberî, Tarih, V, 173-176.)

İktidarını sağlam temeller üzerine kurmak ve istikrarla yürütmek adına, Araplar arasında dahi olarak nam salmış olan kişileri bir şekilde para yada makamla satın almıştır! Amr b. el-Âs, Mugîre b. Şu’be ve Ziyad b. Ebîh’ bunlardan bazılarıdır!( Zeydan, Corci, İslam Medeniyeti Tarihi, İstanbul 1970,c. III, s. 101.)

Kendisine biatı reddeden Harici ve şiirlere karşı valisi  Ziyad b. Ebîh  en sert hutbeleri irad etmiş, tarihte az rastlanır infazları gerçekleştirmiştir. İnsanlar gece sokağa çıkamaz olmuştur.( İbn Abdirabbih, el-İkd,V, 270)

Abdurrahman’ın, Bizans topraklarına yaptığı seferlerde gösterdiği başarıların, ona, Suriyeliler nezdinde giderek artan bir itibar kazandırmasının oğlu yezit in istikbaline engel olacağı endişesi ile onu zehirletmiştir!( İbn Abdirabbih, el-İkd, V, 39; Mes’ûdî, Murûc, II, 347.)

Muaviye karşıtı olan Kays b. Sa’d ve Hz. Hasan’ın öncü kuvvetleri komutanı olan Ubeydullah b. Abbas’a kendisine engel olunmaması için rüşvet teklif etmiştir. Onun bu cazip teklifleri Kays tarafından kesin bir şekilde reddedilse de, Ubeydullah’ın taraf değiştirmesini sağlamıştır.( Ya’kûbî, Tarih, II, 214-215. )

Nitekim Muaviye bütün bu kötülüklerine sahip çıkma erdemini de şu sözlerle göstermiştir!; “Ben hilafete sizin sevginizle gelmedim; kılıcımla (tırnaklarımla kazıyarak) yaptığım mücadele sonucunda geldim” dediği rivayet edilmektedir. (İbn Abdirabbih, el-İkd, IV, 170.)

 

İmam Hasan, Muaviye’nin vaat ettiği para, altın ve makama aldanan Müslümanlar tarafından yalnızlığa itilmişti. İmam Hasan Müslümanların birliği için Habil olmayı tercih etmiş ve hilafeti saltanata dönüştürmemesi şartı ile hilafeti Muaviye’ye devretmişti. Muaviye yaptığı anlaşma maddelerine uymayarak oğlu Yezid’i kendisinden sonra sultan ilan etmiştir!.

Muâviye iktidar mücadelesinde dini, Kuran’ı ve sünneti meşruiyeti hiçbir zaman dikkate almamıştır. Bu ise, Emevi iktidarının sürekli biçimde dini – siyasi grupların isyanlarına sebep olduğu görülmektedir. Emevi iktidarının siyaseti ve ayakta kalması için din çok hayati bir öneme sahipti. Bu nedenle özellikle ulema ile ilişkileri çok önemli hale gelmektedir. En başta ulema engelinin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Çünkü iktidarını dokunulmaz ve meşru kılmak için Tanrısal güç ile sıvazlamak şarttı. Böylece her icraatları eleştirilemez bir din buyruğu halini alacaktı.

 Emeviler, iktidarlarına dini bir nitelik kazandırmak için bir takım hadisler yazdırdılar. Nasıl olsa Hz. Muhammed’in ağzından çıkan sözlere kimse karşı gelemezdi. Böyle yazdırılan bir hadise göre; Muaviye, Hz. Muhammed ile birlikte cennete gidecekti. Hz. Muhammed’in söylediği rivayeti ile Muaviye’nin yazdırdığı hadislerden bazıları şöyleydi: 'Hz. Peygamber, Muaviye’nin başkasının hidayetine vesile olması ve Muaviye’nin azaptan kurtulması için Allah’tan niyazda bulunmuştur' (Age. say;31) 'Muaviye, vahyi yazacak emin kişilerden biri olduğu için, Cebrail gelip vahyi ona teslim etmesini istemiş.' 'Cebrail, Âyete’l Kürsi’yi yazması için Muaviye’ye kalem hediye etmiştir.' 'Hz. Peygamber, Muaviye’ye ‘idareci olursan halka iyi davran’ demiş ve onun ileride halife olacağına işaret etmiştir.' Muâviye ile ilgili bu rivayetlerin içerikleri, senetleri ve geliş zamanları olarak sahih hadislerle uygunluk göstermemektedir.

Velîd b. Abdülmelik halka şu açıklamayı yapıyordu: ‘Ey insanlar! Bize itaat etmeniz ve bizimle beraber olmanız gerekir. Çünkü şeytan cemaatten uzak olanlarla ve ayrılıkçılarla beraberdir. Biliniz ki, kim bize karşı içindekini ortaya çıkarırsa gözlerinden çıkarırız. Kim içindekini gizli tutarsa o zehiriyle ölsün’. Emevi iktidarı sadece idareye karşı mücadeleyi yasaklamıyordu. Dini ve siyasi tezlerine karşı aykırı fikirleri ve bunların yayılmasını da yasaklıyordu.

Emevi iktidarı yöneticileri, hilafetin Allah tarafından Emevi ailesine verildiğine, idarecilere günah yazılmadığına, hilafetin öbür dünyada cezalandırılmayacağına ve müminlerin idareye itaat etmekle mükellef olduklarına ilişkin tezlere inanıyorlar ve bu düşünceleri din diye yaymaya çalışıyorlardı.

Muaviye Ayrıca, halifelerin Allah’ın iradesini temsil ettiğine inanıyorlardı. Emevi iktidarının din dışı icraatlarını Allah’ın taktiri olarak görüp bunun faturasını Allah’a kesme düşüncesi yeni değildi. Kader düşüncesinin temelleri, iktidarın kurulduğu ilk yıllarda atıldı ve sonraki halifeler tarafından da devam ettirildi. Çünkü kaderci din anlayışı, iktidarın din politikasının önemli bir parçası olup, idare için hayati öneme sahipti. Emevi iktidarı Müslüman olmayanlara geniş dini hak ve özgürlükler tanırken, kaderciliği reddeden Müslümanlara bu hakları tanımıyor, onlara suçlu gözüyle bakıyordu. Emevilerin çok önemsediği kader anlayışına karşı çıkan çok sayıda kişi halkın önünde öldürülmüştü.

Muaviye Emevilerde biat etme olayı şu şekilde yapılırdı; camiye çağrılan halk ‘işittik, itaat ettik, kitap ve sünnetle amel ettik (İbn Hadid.IV,6. İbn Abdirabbih,IV,333; İbnu’l-Esir. Kâmil,III,148 vd;İbn Kesir, el-Bidâye,VIII.21.)