5 Aralık 2011 Pazartesi

Hz Hasan Yezdicet'in Kızı İle Evlendi Yalanı



Hz Hasan’da Fars Kralı yezdicet’in ikinci kızıyla evlendi mi?

İmametin İran Şahının kızı Şehribanu’nun çocuklarından olmasının bir tesadüf olmadığı, bunun bir geleneğin devamı olarak düşünülerek planlandığı fikrine bazı Şiiler tarafından kabul edilmek istenmemektedir.  Bunun; zayıf bir rivayet olduğun iddia ederken, yine zayıf bir rivayet ama Hz Hasan da yezdicet’in bir başka kızıyla evlendiği tarih kitaplarında mevcuttur diyerek; “eğer imametin secimi ırkı olsaydı Hz Hasan’ın çocukları da imam olurdu” gibi bir savunma içine girmektedirler. Ancak, bu iddiadan öte bir şey değildir. Hem Hz Hasan’ın söz konusu hanımdan olma bir çocuğunun ismini de verememekteler. Böyle bir çocuk da yoktur. Olsaydı bile, Zerdüştlükte kral bir tanedir. Tanrının yetkileriyle donatılmış kişi kendi gücünü eşit miktarda kimseyle paylaşmaz. O masumdur. Tanrı adına hüküm koyar veya kaldırır. İmamete yüklenen değerler buradan geldiği için, bunun gidişatını kimse bozamaz! Dolayısıyla her dönemde yalnız bir imam olması gerekirdi. Bunu anlayan ve buna isyan eden Hz Zeyd kendi imamlığını resmen ilan etti. Ancak onun imamet anlayışı her nedense Şiacıların Hz Peygamberin güzel nesline yamadığı iftira türünden değildi.  Onda baba dostlarına itham küfür ve iftira yoktu. Onun inancına göre aynı zamanda birden fazla imam olabilirdi. O kıyama kalktı. Zulme başkaldırdı. Etrafında binlerce kişi vardı. Savaşı kazanmaya ramak kalmıştı. O dönemdeki Şiacılar önce onu imam olarak tanıdı.  Sonra Onun HZ Ebubekir ve Hz Ömer hakkında ileri geri konuşmadığını öğrendiler. Buna inanamadılar. Böyle bir şey olamazdı!. Bunu kendi kulaklarıyla duymak istediler ve gelip imama sordular. “Ebubekir ve Ömer’i nasıl bilisin?” diye  O mübarek insan, o Allah dostu onların amacını, ihanetin kokusun anlamıştı. Çünkü ona imamı Azam’da söylemişti. Bunlara güvenilmez. Bunların dedeleri İmam Ali ve Hüseyin’e de aynı ihaneti yapmışlardı.  Uçunda ölümü görmesine rağmen,  onların kendisine ihanet edeceğini bilmesine rağmen,  “Ne babam ne de dedem onlarla ilgili hiç kötü konuşmadı. Bende konuşmam” dedi. Ve yalancılar, korkaklar onu terk etti. Yalnız bıraktılar.  Az bir kuvvetle ölene kadar savaştı ve şehit oldu. Hz Hüseyin’e, Hz Ali’ye ihanet eden Şiacılar bir kez daha gerçek yüzlerini ihanetini gösterdiler. Çünkü bu yapı gerçek anlamda İslamlaşamamıştı. Peşinde koştukları, sonra bırakıp kaçtıkları dava inandıkları bir dava değildi!  Hissi melankolik, bir yapıydı.  Niye terk ettiklerinin delilini de geciktirmeden yazdırlar. Hz Zeyd’in delilini değil de, ona ihanet eden zihniyetin oluşturduğu el yazmalı sahte metinler nasıl deli olarak kabul edilebilir? Bu işin içinden çıkamayan hiçbir konuda aklanamaz.
Haşa, Allah’ın belirlediği bir imam varken, Hz Zeyd, niye ben de imamım, zulme baş kaldıracağım, diye çıktı ortaya?!. Allah’ın belirlediği imamet silsilesinde kendi adı yoktu da, bu emri dinlemeyerek Allah’a isyan mı etti. Sahabeyle ilgili kötü konuşmak Allah’ın bir emriydi de, o neden gereğini yapmadı? Hz Zeyd’e göre imam olan kişi imamım diye ortaya çıkmalıydı. Oysa Muhammed Bakır’a göre, Zeynel Abidin hiçbir zaman ben “imamım” diye ortaya çıkmamıştı. Bu sebepten dolayı Muhammed Bakır;  Zeyd’e senin bu görüşüne göre baban Zeynel Abidin imam değildir diyerek sitemde bulunmuştur.  Sitemi gerektirecek bu sözü onun üçüncü isyanı mıydı? 
Zeynel Abidin’in Allah’ın emri ile imam olduğu tescil edilmişse, o kişi nasıl imam olduğunu söylemez! ? Bu doğru bir şey mi!?
Muhammed Bakır, Hz Zeyd’in imamlığına karşı çıkmamış, yalnız onun bir sözüne itiraz etmişti. O da;  “İmam olan bir kişinin imam olduğunu ilan etmesi gerekir” sözüneydi.
Muhammet Bakır r.a. İmamlar listesinde adı olmayan bir kişiyi(Hz Zeyd’i) nasıl imam olarak kabul edebildi? Bu imametle ilgili emre isyan mıdır?.. 
Sonuç olarak Zeynel Abidin,  Muhammed Bakır, İmam Cafer  ve imam olarak adı anılan  diğer ehlibeyt neslinin, hayat tarzları yaradılışlarındaki kabiliyetleri, mizaçlarına göre yetenekli  oldukları alanda islama hizmet etmiş talebe yetiştirmiş Allah dostlarındandır. Üzücü olan bu insanların içinde olmadığı bir takım bidatlerin içinde anılma gayretleridir. Çünkü her şia grubu bu imamların kendilerini temsil ettiklerini söylemişlerdir. Çünkü ancak onların adlarıyla gelişme sağlayabilmişlerdir.  Ne gariptir ki aynı damardan beslendiklerini söylerken, kendilerinden başkasını doğru kabul etmezler! Bu durumu bilen aydınlanan insanlara küfür etmenizin ne anlamı var küfürbazlığınızdan başka!
Eğer bir şeye inanmışsanız ona delil bulmanız çok kolaydır. Buda’ya inanan milyarı aşkın insan var. Bunlar geri zekâlı değiller elbet. İnandıkları şeylerin delilerini de geliştirmişler. İseviliği yok ederek, Hıristiyanlığı icat edenler İncil’i değiştirerek yeni bir din oluşturmuşlar. Bugün milyarları aşkın inananları var. Onlarda çok çeşitli felsefi metotlarla deliller üretmişlerdir.  Bunlarla ilgili çok örnek verilebilir. Geleneksel dinine inanan ve onun dışında bir doğruya tahammülü olmayan insanlar, kendi ürettiklerine de inanmaya başlıyorlar ne yazık ki. Bu süreci takip edenler Kuran’ı değiştirmeye kalkmış değiştiremeyince ortaya attıkları tezi tutturmak için çok çeşitli deliller üretmişler, Güzel ve güzide insanların adlarını kullanmışlar, onlara yapılan zulmü istismar etmişler, sonra  ürettikleri yalanları reddeden  bir nesle,  sahabeye küfür ve hakaret ederek  pasifize etmeye, insanların gözünden düşürmeye  çalışmışlardır. Tarihte olan budur.
Zaten Şiacıların bütün argümanları önce geçmiş geleneklerinden, yada kendilerini kurutacak  bir hususu dine yamıyorlar. Sonrada ona delil bulmaya çalıyorlar.  Bu çok yanlış bir husustur. Bir konu ile alakalı Kuran’da geçen bütün hususlar toplanır o bütünlük içinde bir meseleye bakılır. Eğer orada acık net bir emir varsa bu imamı gerektirir. Tıpkı namaz, oruç ve zekât gibi. Mesela Şia nın İmanın esaslarından saydığı adalet mevhumu doğru bir sonuçtur. Çünkü Kuran’ın emridir. Asıl olan kişiler, kan bağı, ırkiyat değil Adalettir. Diğer Allah dostları da buna göre hükmeder. Adaleti sağlamaya çalışır. 

Ancak Şiacılar Zeyd’in ve taraftarlarının inançlarına bile müdahale edebilmekte “biz Hz. Zeydi a.s Zeydi inancından uzak görmekteyiz” deme cüretini gösterebilmekteler.
Demek ki bunlar Hz Zeyd’i zeydilerden iyi tanımaktadırlar! Doğrusu  bu aklın kullanılmadığını, akıl tutulmasının yaşandığını gösterir..